SOLUĞUMA DÖKÜLEN BİR SOĞUKLUK





Saklıyorum içimde ki her şeyi. 
Bitmeyecek olanı. 
Kalanı ve şu daima kendini tekrarlayan kelimeleri.
Her şeyin ve her anın biraz fazlasını hissetmek,yüklenmek; taşınmayacak bir hal aldığında, derin bir deniz havasını hissediyorum sızlayan genzimde.
Yakarışların sessizce yanımdan geçi vermesine izin veriyorum. 
Ya ne yapsaydım? Yakama yapışıyorlar gibi. Gel gör ki ne zaman yakama bir yakarış yapışsa söküklerini bir türlü dikemiyorum.

Çocukluğumun sararmış boş ve uçsuz arazileri gözümün önünden hiç gitmiyor. 
Koşuyorum öyle çok öyle bucaksız. 
Öyle ki arkama baktığım da kimseyi göremiyorum. 
Önüm de hep deniz var sanıyorum. 
Ne mi var? 
Koca bir uçurtmaya bağlanmış ve ağırlıktan arazinin kuru toprağından yukarıya doğru uzanan sararmış otlara değen hayallerim. 
İşte bu hayallerim öylesine çizik öylesine ağır ve tozlu. 
Şu uçurtmanın dermanı öylesine azmış ki çok bile uçmuş sanki.

Suda dağılan bir kelime gibi şimdi gençliğim.
Karışıyorum. 
Karışırken bulaşıyorum. 
Yok olmaya mahal vermeyen bir durumun içerisindeyim.
Bir sır gibi gün yüzüne çıkmaya hevesli bekliyor hislerim. 
Karmaşık ve sığ.
Bir hayal gibi kalabalık ve doluyum.

İnsan kendisiyle çarpıştıktan sonra,
Soluk soluğa
Bir muhatap arayandır.

Aramayı bunca yaraya rağmen,
devam ettirmek yetmez mi?

Soluğum da kış esintisi hissediyor gibiyim.
Nefes almaya kabil olmuyor artık ciğerim.

Yinede  saçlarımda açıklayamadığım bir soğukluk var!
Soluğuma Dökülen Bir Soğukluk.












Yorumlar