ICTIĞIM TUM KAHVELER SOGUK GELIYOR!

Kaçışıyorum işte.
Böyle olduğunda; küçükken beni bir kelebeğin boynumdan öpüp öpmediğini düşlüyorum. Paçalarımda kışın şu serseriliklerinden nispetini almış yaprak parçaları beliriyor.
Ve ben Sezen Aksu dinliyorum.
Kahve içerken de çoğu zaman müziklerimi pencereler açıkken dinliyorum.
Özellikle yaz mevsimlerinde vazgeçilmezimdir bu adet.
Bilmem neden ama ben; kulaklarımda hapsolmasını istemem dinlediğim müziğin.
Salınması gerek değil mi? İnce ince yükselerek arşa değmesi gerek değil mi?
O halde arşa toplanan şu ince müzikler yağmur olup yağsın üzerimize...
Göğsümde bir kahve dumanı gizliyorum. Bundandır ki ne zaman bir fincan kahve içsem soğuk geliyor.
İçemediğim tek bir kahvenin eksikliğinden olsa gerek. Malum insan da her masa da oturup kahve içemiyor.
İçse de çabucak soğuyor gibi.
Ne zaman masama bir kahve gelse kendimi işgal altında hissediyorum. Soğuk bir işgal.
Bir fırtına geliyor ve kahve fincanıyla arama giriyor. Öyle bir fırtına ki bu, yudumladığım kahvem de ne tat bırakıyor nede heves. Zor bela devam ediyorum yudumlamaya.
Ama ben yine de biri gelir de kahvemi devirir diye çok korkuyorum.
Ömrüm boyunca tüm Ekim aylarından birer cümle biriktiriyorum. Böylece yaşamak gibi uykusuz bir kavrama söyleyecek bir kaç kelimem oluyor.
Belkide git gide tükeniyordur.
Sızlanmaktan haz etmediğim için önümde ki tüm Ekim aylarına savaş ilan ediyorum.
Geçen yıl Ekim ayında hiç kahve içemedim. Belki bu yıl içmeliyim. Getirenden ötürü mü yoksa içenden mi bilemem ama umarım bu sefer de soğuk bir kahve içmem!
Sevdiğinize kahve yapın olur mu?
Yorumlar
Yorum Gönder